
Ahmet Ali Arslan’ın Yeni Albümü Manastır Kura Records’tan Yayımlandı!
Ahmet Ali Arslan’ın doğada tek başınayken karşılaştığı tılsımları müzisyen dostlarıyla birlikte harmanladığı yeni enstrümental ambient albümü “Manastır”, sanatçının yolculuğunda yeni bir form ve ifadenin kapılarını açıyor. 2022’de Ayvalık’a taşındıktan sonra Arslan için yavaşlayan zaman, sık çıktığı uzun doğa yürüyüşleriyle boyutlar arası bir varoluşa evriliyor ve Arslan’ın müziğinde hep hissedilen boşluklu zaman algısı, sonunda, sonsuzluk ile dolu bir albüme dönüşüyor. Sanatçının doğanın içinde serbest formlarla yaptığı kayıtlar, 2023 Maraş Depremi ile birlikte yaşanan yalnızlık ve çaresizlik duyguları ile birleşince -belki de bir iyileşme yöntemi olarak-kolektif bir çalışmaya dönüşüyor. Konuklardan her biri ayrı ama kolektif bir biçimde bu albüme ruh katıyor.
Baştan sona bir hikaye gibi aksa da hem parçalar, hem de onların bir araya gelme süreçleri çok çeşitli. Her parçada bir konuk var. Konuklar müziğe sadece çalgılarıyla değil aynı zamanda bestekâr ve prodüktör kimlikleri ile de katılıyorlar. Ambient müziğin tarihinden türlü süreçleri bir araya getiren albümü birbirine bağlayan ise coğrafya. Çoğu 30’lu yaşlarında bu 17 müzisyenin, muhtelif olsa da bir araya gelince birbirine göz kırpan kimlikleri, yaylı tanburdan theremin’e uzanan çalgı çeşitliliğiyle albümü kendi dalında bir “Turkish Ambient” ilkine çeviriyor.

Albümün genelinde doğal, kendiliğinden olma bir tavır kulağa geliyor. Stüdyo müzisyeni mükemmeliyetçiliğinden uzak, o anda nasıl olduysa öyle kalan bir üslup tercih edilmiş. Albüm prodüksiyonunda, bu çeşit müziğin ait olduğu yer olan eskimiş, demo kayıtların naifliğine ve natamam havasına benzer, biraz da buluntu kayıtlarda rastlayabileceğimiz lo-fi soundlar yaratılmış.
Albümün bu pastel renkleri de ayrı bir sanatsal çalışmaya dönüşmüş. Manastır’ın kalpte tınlattığı yer ise dönüp dolaşıp yine toprağa varıyor. Ege’nin çeşitli yerlerinde yapılan bu kayıtlar, yine Ege’ye özgü yatay ve dikey, eril ve dişil, çam ve zeytin ikiliklerinin bir arada var olduğu bir ana tanrıça ayini gibi, dinleyeni olanı olduğu gibi kabul etmeye davet ediyor.
BASIN BÜLTENİ
Ahmet Ali Arslan – MANASTIR
Ahmet Ali Arslan’ın doğada tek başınayken karşılaştığı tılsımları, müzisyen dostlarıyla birlikte harmanladığı enstrümantal ambient albümü Manastır, boşluklu zaman algısını bu kez sonsuzlukla dolduruyor. Sessizlikle örülü anlar, albümde zamansız ve derin bir yolculuğa dönüşüyor. Sanatçının doğanın içinde serbest formlarla yaptığı kayıtlar, 2023 Maraş Depremi ile birlikte yaşanan yalnızlık ve çaresizlik duyguları ile birleşince -belki de bir iyileşme yöntemi olarak-kolektif bir çalışmaya dönüşüyor. Konuklardan her biri ayrı ama kolektif bir biçimde bu albüme ruh katıyor.
ALBÜMDEKİ PARÇALARIN
SANATÇININ ANLATIMIYLA HİKAYELERİ

1.Ayvalık’ta Bayram Sabahı
Her şey Ayvalık’a taşınmamla başladı. Zaman uzadı, bollaştı, esnedi. Bu albümü ancak İstanbul’dan uzakta duyabilirdim. Ayvalık Adaları ve Kuzey Ege oyun alanım oldu, kendimi sık sık bir başına doğaya attım. Bu şarkının Ayvalık alan kaydı henüz taşınmaya karar verdiğim yazdan, gerçekten bir bayram sabahı. Neredeyse kumrular kadar ısrarcı bluesuma Berke Can Özcan davul, vibrafon ve oyuncaklarıyla katıldı.
2. Kuzgun’un Yanı
Kuzgun'un Yanı, albümü özetleyen şarkılardan biri. Müziği sergilemek ile kendin için yapmak arasındaki ince çizgiyi çoktan geride bırakmış bir üslup. Akort yapmaya vaktimiz yok mu? Dinlemeye? Kafa açıyor mu, yoksa oraya mı götürüyor? Bu parçada biraz Kazdağları Mehmetalan var (bu müziğin minik taslağı orda çıktı), biraz da yanında kayıt yaptığım Çamlı Manastırı - albüme adını veren manastır.


3. Demircidere
Kozak’a gitmelisin. Devasa kayalar ve çamların birbirine bu kadar yakıştığını kim duymuş? Yeterince sessiz ve saygılıysan (doğada uslu çocuk olmak böyle bir şey) yılkı atlarını bile görebilirsin. Demircidere ve Kozak bir yandan taş ocaklarının distopyasıyla burun buruna, öteki yandan bakkallarında bidonla şarap satılan bir çam fıstığı ormanı. Alçak bir yayla. Volkan İncüvez sanki ney üflemedi de İrlanda flütü çaldı! Bu şarkıyı bütün hayvan dostlara armağan ettik.
4. Derviş’in Ninnisi
Derviş’le tanışmalısın. Kendisi ortalama yetişkinden on kat açık kafasıyla Ayvalık’taki en iyi dostlarımdan biri. 4 yaşında böyle dans edilir mi! Bu kaydı Ekincik-Çandır yürüyüşünde Çandır’a yakın bir yerde yapmıştım. Üzerine Tuncay Korkmaz tılsımlı nefesiyle mızıka çaldı. Dervişkuş artık sensin, benim. Uçalım madem.

5. Nisyros
Nisyros Datça’nın güneyinde volkanik bir ada. Küçücük olduğu için üstten bakınca sadece bir volkandan ibaret gibi görünüyor. Krateri çok acayip, insanı hipnotize edip içine çeken aşırı güçlü bir dişil. Biz dostum ve Alexander Teknik hocam Savvas Koudounas ile bu şarkıyı Nisyros’un limanında, limana bakan bir otelin her tarafı cam olan büyük bir odasında birlikte çaldık ve kaydettik. Sırtını yola, yüzünü denize vermiş bir kot altı bodrumu. Deniz, liman ve gemiler bütün eşsiz sesleriyle bu şarkıda.
6. Göknar Yolu
Bu şarkıyı kaydedeli belki 7-8 sene oluyor. Alican İpek ile iki hafta stüdyoya kapatıp ambient ninni albümü yapacaktık. Belki Manastır’ın ilhamlarından biridir. Alev gibi hızlı, belki bir saatte yaptık. Demoların gözünü seveyim. Göknar Yolu da Kazdağları Milli Parkı’nda yürünebilir bir rota. Göknar Terası da deniyor. Hayatımda dinlediğim en acayip kuşları burda dinledim.
7. Serdar’ın Ninnisi
Bu şarkı Ayvalık’ın kapılarını bana açan güzel adam Serdar Ateşer’e bir hediye. Evden fazla gemiye benzeyen sihirli meskeninde takılırken çıktı. Sonra yol arkadaşım Ozan Sarohan kopuzuyla dokundu. Albümde kanal kanal kaydedip birleştirdiğim ender şarkılardan.
8. Çeşme Sokak No:3
Gök gürültüsü, yavaş yavaş şiddeti azalan yağmur, damlardan taş sokaklara akan sular ve azalan yağmurun arasında karşı evden duyulan televizyon sesi - bağıra bağıra maç anlatan bir spiker ve iki kelimesinden biri küfür olan bir adam. Ayvalık’tan bir ses manzarası. Ozan Tekin bu malzemenin üzerine öyle bir şey yolladı ki şok oldum. Baştan sona güzel kalbinin parladığı bir piyano parçası, hediye gibi.

9. Bergama’dan Dönerken
Türkiye’deki antik şehirler arasında en acayiplerinden Bergama. Tiyatrosu bir hayli dik bir yamaçta ve güneşin battığı bir tepeye bakıyor. Arabayla Ayvalık’a dönerken mırıldanarak takıldığım bir melodiyi uzun saplı bağlama-cümbüşümle genişletip bir seyir haline getirip çaldım. Zamanında Klasik Türk Müziği seslerinden geri kalmayayım diye çalgıya ek perdeler taktırmıştım. Burda bir makam takip etmesem de özellikle geçki yaparken bu perdelerin ekmeğini yedim. Emre Malikler odamda yaptığım kayda meşhur Anadolu Yakası inşaat sesini ekleyip müziği ses tasarımıyla bambaşka bir tiyatroya çevirdi.
10. Yuno’nun Ninnisi
Türkiye kıyılarında ikinci evim Gökova. Ayvalık’a taşındıktan sonraki yazın önemli bir kısmını orda geçirdim. İnsan yer değiştirirken güvenebileceği bir kişi bulunca çok rahatlıyor. Bu ninninin armağan edildiği tatlı şeytan da oraların muhtarı. Ukulele kaydını İnişdibi’ndeki sarnıçta yaptım. Sabah 6da kalkıp kayda gitmiş olmama rağmen gelip geçen arabalar sarnıcın reverbüyle birlikte müziğin nefes aralarına dönüştü. Efe Demiral gitarıyla bu kubbeyi açtı, genişletti ve tekrar ördü.

11. Ahmetçe
Elektrikli arabaların bazılarının motorlarından akor çıkıyor, fark ettin mi? Muhtemelen bir bestecinin işini çaldım, ama gülüp geçerdi diye tahmin ediyorum. Motor sesini yakalamak için arabanın yanında diz çökmüş maymun gibi yürüyen ben, tekerleklerin ıslak çamur ve taşlarda çıkardığı ses, yağmurun kendisi ve üzerine İdil Meşe’nin cadılıkları.
12. Yeldeğirmeni Sokak
Yeldeğirmeninde bir ay kaldım. Pencereden bir lisenin beton bahçesi görünüyor ve daha önemlisi duyuluyordu. Bu çocuklar futbol mu oynuyor, birbirini mi parçalıyor diye düşünürken kayıt yapmak aklıma geldi. Betonda patlayan topun sesi, bir yandan sevinç bir yandan öfke ve harıl harıl yanan ergenlerin hayatla şiddetli münasebeti. Cihan Gülbudak thereminiyle öyle karanlık bir loop performansı yaptı ki emin oldum - bu çocuklar şimdi de milyon yıl önce de birbirini parçalıyordu.

13.Kemer
Albümün en güneyi, en doğusu Kemer. Yağmurlu bir günde çıkan, biraz Bülent Ortaçgil’in gitarını duyduğum bu basit taslağı Barış Demirel ile birlikte bir loop performansına çevirdik. Dinlerken hep Barış’ın trompetlerini birer melek sesli çocuk gibi hayal ederim.
14. Manastır Yolu
Manastır'ın ruhaniyeti, içimde uzun bir ayrılık sonrasında kavuştuğum dişilin bir yansıması. Joseph Campbell'ın kültürlerarası Ana Tanrıça'sını ben kuzey Ege'nin yatay, affedici doğasında buldum. dünyayı eyleyen ve iradesine göre eğip büken avcı dil dünyada ve benim zihnimde dominant. O sesi uzun yalnız yürüyüşler sonucu susturabildiğimde altından affeden, kabul eden, mekansal - birçok şeyin aynı anda varolabildiği - ışık dolu bir ruh hali çıkıyor. İnsan gözünden uzak kalmak ne kadar büyük bir lüks. Cunda'daki şimdi avcumun içi gibi bildiğim yürüyüş yolunun ortasında Çamlı Manastırı'nı keşfettikten sonra iyice oturdu albümün hikayesi. Fark ediyorum ki uzun süre inanca uzak durmamın sebebi bu neden-sonuç ilişkisini fesheden teslim olma halinin dişilliğinden utanmam, o dişili senelerce kilitlemiş, bastırmış olmam. Büyüme anlatılarında kendi annen ve kendi baban olma fikri yer tutar. Ben"iyi anne"mi Ayvalık'a taşındıktan sonra buldum.
Bu konuklarımla birlikte tasarladığım toplu bir manifesto değil. onların bu kelimelerden haberi bile olmadı, benim hikayem bu. Albümdeki topraktan gelmelikte, enstrumanları stüdyo sürecinden çıkarıp onlara mekanlarını geri vermemizde, kimi şarkıdaki iniş-çıkışların, başlangıç ve sonların Ege'nin zeytinli tepeleri gibi belli belirsiz ve yavaş hareketinde, doğada ve sazlarımızda bulduğumuzu yargılamadan olduğu gibi kayda geçirmiş olmamızda göz kırpabilir size bu dişil.
Son parçada kuş sesleriyle dolu bir yürüyüşün ardından kayda bastıktan sonra (sonradan sahil güvenlik botu olduğunu anladığım) bir geminin motor sesini duyunca çok moralim bozulmuştu. Sonra kabule cesaret edip kulağımın çatısında ona da yer açtım ve gemi yavaş yavaş Richard Wright'a dönüştü. Muaz Ceyhan’ı deniz, Richard, uzakta telefonda sevgilisiyle kavga eden ve ara ara olta atan balıkçı ve kendine bir şeyler fısıldayan ben ile müzik yapmaya çağırdım. Bence çok sihirli oldu. Manastır Yolu'nun hikayesidir.

VIDEO
Ayvalık Manastır Konseri//

Ahmet Ali Arslan
Bio//
Ahmet Ali Arslan, 2015’ten bu yana yayımladığı üretimlerle akustik ve samimi bir müzik dili kurdu. Kadife sesi ve yalın gitarıyla tanınan sanatçı, Bahçeden serisiyle dikkat çekti. Zamanla efkârlı tınılardan uzaklaşıp daha sade ve anlatıcı bir tarza yönelen Arslan, 2025 Haziran ayında doğa yürüyüşlerinden ilhamla hazırladığı enstrümantal ambient albümü Manastır’ı Kura Records’tan yayınladı.